Hakaret Suçu Nasıl Oluşur Tanık

Hakaret Suçu Nasıl Oluşur Tanık nasıl dinletilir? Hakaret suçu; Türk Ceza Kanunu’nun 125. madde ve devamında “Şerefe Karşı Suçlar” başlığı altında düzenlenmiştir. Hakaret suçu, bir kimseye onur ve şeref saygınlığını rencide edebilecek nitelikte somut bir fiil veya olgu isnat etmek veya sövmek suretiyle gerçekleşen bir suçtur. Uygulamada sıklıkla karşılaşılan bir suç tipi olarak hakaret suçu genel anlamının yanı sıra kanın kapsamında;

  • Cumhurbaşkanı’na hakaret
  • Kişinin hatırasına hakaret
  • İnternet yoluyla hakaret
  • Basit ve alenen hakaret

gibi özel olarak düzenlenmiş suçları da bulunmaktadır. Hakaret fiilinin oluşması halinde hukuk anlamında manevi tazminat hükümleri uygulanmaktadır.

Salt Sövme Sebebiyle Hakaret Suçu

Hakaret suçunun ortaya çıkma şekillerinden biri olan salt sövme sebebiyle hakaret suçunda; genel itibarıyla bir kişiye küfretme eylemi konu olmaktadır. Ancak küfür eyleminin yalnızca sözlü olarak yapılmasına gerek yoktur. Resim, yazı, el hareketi gibi farklı şekillerle küfretme eyleminin gerçekleşmesi mümkün olmaktadır.

Somut Bir Fiil ya da Olgu İsnadı Yoluyla Hakaret Suçu

Hakaret eyleminin bir diğer şekli olan bu tip fiillerde ise yer ve zaman gibi ayrıntılar belirtilerek kişiye somut bir fiil veya olgu isnat edilmesinin akabinde bu olgunun kişinin onur, şeref ve saygınlığını zedelemesi mevcut olmalıdır. Bu unsurların oluşması durumunda somut bir fiil veya olgu isnadı ile kişiye hakaret eylemi gerçekleşmiş olarak kabul edilmektedir. Bu şekilde hakaret eyleminde, suçun oluşması için olayın gerçek olup olmaması bir anlam ifade etmemektedir.

Hakaret Suçunun İspatı

Hakaret suçunun ispatı, hukuk sistemimize göre çeşitli yollarla mümkün olabilmektedir. Örnek vermek gerekirse; SMS, Whatsapp, e-posta gibi yazışmalar, güvenlik kamerası kayıtları ile hakaret eyleminin ispat edilebilmesi mümkünken, hakaret eyleminin tanıklar huzurunda gerçekleşmesi durumunda hakaret tanıkla ispat edilebilir.

Ancak kişinin rızası olmadan alınan ses kayıtları ise hukuka aykırı delil olarak nitelendirilebileceğinden, bu delillerin kullanılabilmesi mağdurun suça ilişkin başka bir delil elde etme imkanının bulunup bulunmamasına göre değerlendirmeye tabi tutulmaktadır. Nitekim hakaret suçunda ses ve görüntü kaydı gibi delillerin öne sürülüp sürülemeyeceği doktrinde ve Yargıtay kararlarında tartışılmaktadır.

Hakaret Suçunun Cezası Nedir?

Hakaret suçunu işleyen faillere karşı 3 aydan 2 yıla kadar hapis cezası verilir. Fakat ilgili kanunlarda yer alan bu hükümlere ek olarak suçu ağırlaştıran bir durumun mevcut olması halinde nitelikli hakaret suçu unsuru oluşacağından verilecek cezalar ağırlaştırılabilir. Bunun yanında hafifletici sebeplerin mevcut olması durumunda da verilecek cezalar azaltılabilir ve hatta cezaya hüküm verilmeyebilir.

Hakaret Suçunu Ağırlaştırıcı Sebepler

Hakaret suçunun nitelikli hale getiren sebep ve olaylar şunlardır:

  • Hakaret suçunun kamu görevlisine karşı görevinden kaynaklı işlenmesi,
  • Hakaretin kişinin dinsel, siyasal, sosyal, felsefi, inanç, düşünce ve kanaatlerini açıklayan ya da mensup olduğu dinin emir ve yasaklarına uygun davranmasından dolayı işlendiği durumlar,
  • Kişinin mensup olduğu dine göre kutsal sayılan değerlerine karşı işlenmesi,
  • Hakaret suçunun alenen işlenmesi.

Hakaret Suçu Nasıl Oluşur Tanık

Hakaret Suçu Nasıl Oluşur Tanık konusu ile ilgili olarak önemli anayasa mahkemesinin kararına yer verilmiştir. Hakaret suçundan tanık isbatı ile ilgili olarak “Mağdurun gıyabında hakaretin cezalandırılabilmesi için fiilin en az üç kişiyle ihtilât ederek işlenmesi gerekir” maddesinin iptali için yapılan başvuru ele alınmıştır.

Anayasa’da güvence altına alınmış temel hak ve özgürlükleri koruma yükümü çerçevesinde temel hak ihlallerini yaptırım altına alan yasa koyucunun, Anayasa kuralları ve hukukun genel ilkeleri çerçevesinde kalmak koşuluyla hangi eylemlerin suç oluşturacağını belirleme yetkisi bulunduğu gibi suçluların cezalandırılmasına ilişkin koşulları da saptama yetkisine sahiptir. Dolayısıyla kişilere karşı suçlara özel hükümlerin başında yer vererek insanı ve insan haklarını koruma ilkesine verdiği değeri, suç ve ceza politikasının temel hedefi kabul eden yasa koyucunun izlenen suç ve ceza siyasetinin gereği olarak, gıyapta hakaretin cezalandırılabilmesinde “en az üç kişiyle ihtilat” koşulunu araması, yasama yetkisi kapsamındadır.

Devlet kişilerin şeref ve haysiyetlerini ihlal eden davranışları cezalandırmaya yönelik hükümleri tanzim ederken her zaman “birey” odaklı olmak zorundadır. Şeref toplumsal itibar ve saygınlık olduğu kadar aynı zamanda kişinin kendisine duyduğu saygı ve itibar olduğuna göre kişilerin manevi yaşamlarını ihlal eden eylemlere ilişkin cezai hükümler mağdur bireyi temel almalı ve kişilerin şeref ve saygınlığını korumaya yönelik uygulamada birtakım toplumsal mülahazalarla veya ceza politikası tercihleriyle hakaret teşkil eden söz ve davranışların ulaştırıldığı şahısların sayısı cezalandırma koşulu olarak öngörülmemelidir,

HAKARET SUÇU NASIL OLUŞUR TANIK ANAYASA MAHKEMESİ KARARI

İTİRAZ YOLUNA BAŞVURAN: Çat Sulh Ceza Mahkemesi

İTİRAZIN KONUSU: 26.9.2004 günlü, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 125. maddesinin (1) numaralı fıkrasının “Mağdurun gıyabında hakaretin cezalandırılabilmesi için fiilin en az üç kişiyle ihtilât ederek işlenmesi gerekir” biçimindeki ikinci tümcesinin, Anayasa’nın Başlangıç’ı ile 2. ve 5. maddelerine aykırılığı savıyla iptali istemidir.

I – OLAY

Gıyapta hakaret ve tehdit suçlarından açılan davada, itiraz konusu kuralın Anayasa’ya aykırı olduğu kanısına varan Mahkeme, iptali için başvurmuştur.

II – İTİRAZIN GEREKÇESİ

Başvuru kararının gerekçe bölümü şöyledir:

“Hakaret ve Sövme suçları 765 sayılı Türk Ceza Kanununun II. Kitap 9. Bap Yedinci Faslında Hakaret ve Sövme Cürümleri adı altında 480-490. maddelerinde düzenlenmiştir. 01.06.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5237 sayılı Türk Ceza Kanununda Hakaret suçu Yasanın II. Kitap II. Kısım Sekizinci Bölümünde Şerefe Karşı Suçlar başlığı altında 125 – 131. maddelerinde düzenlenmiş olup eski yasada 480 ve 482. maddelerde ayrı ayrı düzenlenen hakaret ve sövme suçları yeni yasada 125. maddede hakaret başlığı altında tek maddede düzenlenmiştir. Maddenin gerekçesinde “765 sayılı Yasada benimsenen hakaret ve sövme suçu ayrımı kaldırılmıştır” denilmekle birlikte 125. maddede sövme tabiri kullanılmış olup yasa gerekçesinde yer aldığı üzere bu maddedeki sövme tabiri 765 sayılı Yasanın 482. maddesinde düzenlenen sövme tabirinin karşılığı olup bu kavram ile açıklanmak istenen eylem eski ve yeni yasada aynıdır.

5237 sayılı Türk Ceza Kanunun 125/1. fıkra 1. cümlesinde hakaret suçu;

“Bir kimseye onur, şeref ve saygınlığını rencide edebilecek somut bir fiil veya olgu isnat etmek veya sövmek suretiyle bir kimsenin onur, şeref ve saygınlığına saldırmak” şeklinde tanımlanmış ve yasal unsurları açıklığa kavuşturulmuştur. Aynı maddenin 1. fıkra 2. cümlesinde “mağdurun gıyabında hakaretin cezalandırılabilmesi için, fiilin en az üç kişiyle ihtilat ederek işlenmesi gerekir” hükmü ile mağdurun gıyabında meydana gelen sövme ve hakaretin cezalandırılabilmesi için failin mağdur hakkında hakaret ve sövme içeren sözleri söylediği esnada en az üç kişiyle ihtilata girmesinin gerekli olduğu belirtilmiştir. Madde gerekçesinde gıyapta suç ve ihtilat anlatıldıktan sonra “failin bir veya iki kişi ile ihtilat ederek de mağdura hakaret edebileceği, bu gibi durumlarda da esasen haksızlığın gerçekleştiğini ancak izlenen suç siyaseti gereğince gıyapta hakaretin cezalandırılabilmesi için en az üç kişiyle ihtilat ederek yani en az üç kişinin muhatap alınarak hakaretin yapılmasının şart olduğu” belirtilmiştir.

Hakaret (ve yeni yasada bu kavram altına alınan sövme suçunda) suçu ile korunan hukuki değer kişilerin manevi yaşamlarına dair namus, şöhret, vakar ve haysiyet gibi kişilik değerleri ile toplum nazarındaki itibarları ve diğer fertler nazarındaki saygınlıklarıdır. Bu kavramları “şeref” kavramı içerisinde toplamak ve bu suçlara da “şerefe karşı suçlar” adını vermek mümkündür. Şeref kişinin bizzat kendisine ve toplumun kişiye gösterdiği saygı ve itibardır. (Madde gerekçesi) ve (Erman/Özek, Ceza Hukuku Özel bölüm, Kişilere Karşı İşlenen Suçlar, İstanbul 1994, s.254). Doktrinde gelişen bu eğilim sonrasında 765 sayılı Yasada Hakaret ve Sövme Cürümleri adı altında toplanan hükümler 5237 sayılı Yasada “şerefe karşı suçlar” başlığı altında toplanmak suretiyle korunmak istenilen hukuki yararın kişinin şerefi ve bu kavram altında kişinin namus, şöhret, vakar ve haysiyeti gibi kişilik değerleri ve toplum nazarındaki itibarları ve diğer fertler nazarındaki saygınlıkları olduğu açıkça belirtilmiştir.

2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının başlangıç bölümünde “her Türk vatandaşının bu Anayasadaki temel hak ve hürriyetlerden eşitlik ve sosyal adalet gereklerince yararlanarak milli kültür, medeniyet ve hukuk düzeni içinde onurlu bir hayat sürdürme ve maddi ve manevi varlığını bu yönde geliştirme hak ve yetkisine doğuştan sahip olduğu” belirtilmiş, 2. maddede Cumhuriyetin nitelikleri arasında “insan haklarına saygılı” olma ilkesi belirtilmiş, 5. maddede “insanın maddi ve manevi varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamasının” devletin görevi olduğu belirtilmiştir. Kişilerin şerefi, toplumsal itibarı ve saygınlığı manevi varlığının en temel unsurudur. Yukarıda belirtilen anayasal hükümler çerçevesinde denilebilir ki devlet için yurttaşlarının şerefini korumak ve ihlal eden davranışları suç sayarak cezalandırmak 5. maddenin açıklığı karşısında bir görevdir ki bu doğrultuda 765 ve 5237 sayılı Yasalarda hükümler yer almaktadır.

Günümüz insan hakları anlayışında birey maddi ve manevi varlığı ile hak ve hürriyetleri açısından gerektiğinde içinde bulunduğu toplum ile tüm ilişkilerinden soyutlanarak temel alınmakta, kişilerin doğuştan gelen temel hak ve hürriyetlerinin bir takım toplumsal mülahazalarla kısıtlanmasına cevaz verilmemektedir. Bu bağlamda devlet kişilerin şeref ve haysiyetlerini ihlal eden davranışları cezalandırmaya yönelik hükümleri tanzim ederken her zaman “birey” odaklı olmak zorundadır. Şeref toplumsal itibar ve saygınlık olduğu kadar aynı zamanda kişinin kendisine duyduğu saygı ve itibar olduğuna göre kişilerin manevi yaşamlarını ihlal eden eylemlere ilişkin cezai hükümler mağdur bireyi temel almalı ve kişilerin şeref ve saygınlığını korumaya yönelik uygulamada birtakım toplumsal mülahazalarla veya ceza politikası tercihleriyle hakaret teşkil eden söz ve davranışların ulaştırıldığı şahısların sayısı cezalandırma koşulu olarak öngörülmemelidir, şerefi ihlal eden söz ve davranışların mağdura ulaşması ile manevi hakların, şerefin ihlal edildiği kabul edilmeli ve ceza politikası bu doğrultuda oluşturulmalıdır. Buna karşın 5237 sayılı Yasanın 125/1. fıkra 1. cümledeki “mağdurun gıyabında hakaretin cezalandırılabilmesi için, fiilin en az üç kişiyle ihtilat ederek işlenmesi gerekir “ şeklindeki düzenleme her ne kadar kişilerin şereflerini ve manevi haklarını korumaya yönelik bir yaklaşımın ürünü ise de birey odaklı düzenlenmediği için mağdurun gıyabında gerçekleşen ihlallerde kişinin şerefi ve manevi hakları her halükarda ihlal edilmesine rağmen cezalandırma koşulu olarak failin en az üç kişiyle ihtilat etmesini yani iletişime geçmesini veya duyurmasını aramaktadır, bu hüküm bu haliyle Anayasanın devlete yüklediği kişilerin manevi yaşamlarını koruma yükümlülüğünün (m.5) ihlali niteliğindedir. Devlet; yurttaşlarının şeref ve haysiyetlerini ihlal eden davranışların cezalandırılabilme koşulunu mağdurun ihtilat ettiği yani iletişime geçtiği kişilerin sayısıyla ölçemez, devlet her şart ve koşul altında yurttaşlarının şeref ve haysiyetini ve manevi yaşamını korumak zorundadır. Kişilerin yokluklarında gerçekleşen sövme ve hakaret eylemlerinde suç bu sözlerin mağdur tarafından duyulması ile tamamlandığına göre mağdurun bu sözleri duyması ile şeref ve haysiyeti örselenmiş olacağından failin olay anında kaç kişiyle ihtilat ettiğinin hiçbir anlamı olmayacaktır. İhtilat unsuru aranan hallerde failin bir veya iki kişi ile ihtilat etmesi halinde eylemin unsurları oluşmayacağı için mağdurun şeref ve haysiyetini ihlal eden söz veya fiil cezasız kalacak, şeref öncelikle kişinin kendisine duyduğu saygı ve itibar ise bu kişilik değeri örselenecek ayrıca failin cezalandıramadığı bu halde en azından iki tanık tarafından duyulan ve şerefi ihlal edilen sözler nedeniyle toplum nazarında mağdur yasal tabirle “onur, şeref ve saygınlığı” ihlal edildiği halde fail cezalandırılmayacaktır.

Yukarıda belirtildiği üzere devlet kişilerin şerefini ve saygınlığı koşulsuz korumak zorunda olduğu için gıyapta gerçekleşen ve ihtilat unsuru oluşmayan bir eylemi cezasız bırakarak şeref ve saygınlığı rencide eden bir kısım davranışları mağdurun rızası hilafına ve Anayasanın 5. maddesinde yer alan yükümlülüğüne aykırı olarak suç kapsamından çıkaramaz, mağdurun şeref ve saygınlığının örselenip örselenmediğini failin muhataplarının sayısıyla ölçerek modern insan hakları anlayışının benimsediği birey odaklı uygulamadan uzaklaşmak suretiyle gıyapta yapılan bir kısım davranışları cezasız bırakarak anayasal yükümlülüğünü ihlal edemez. Gerekçede belirtildiği üzere gıyapta yapılan hakaretlerin cezalandırılmamasını “ceza politikasına” dayandırmak bu hükmün Anayasanın
5. maddesinde tanzim edilen “yurttaşın manevi varlığının gelişmesine yönelik şartları hazırlama” yükümlülüğünü ortadan kaldırmaz. Örneğin bir toplantı salonunda failin mağdur aleyhine gıyabında söylediği sövme içerikli sözlerin iki kişiyle ihtilat edilerek söylenmesi halinde belirtilen suç oluşmayacaktır, ancak yukarıda belirtildiği üzere kişilerin şeref ve haysiyeti koşulsuz korunmak zorundadır, sanık hakkında açılan bir kamu davasında mahkeme huzurunda eylemi, söz ve davranışları ikrar etse bile ihtilat unsuru oluşmadığı için eylemi cezasız kalacaktır. Sanığın suçunu ikrar ettiği bir ortamda dahi cezasız kalması yasanın ne derecede mağdurun şerefini koruma hususunda zaaf içinde bulunduğunun göstergesidir.

Sonuç ve Talep:

Yukarıda yazılı gerekçede belirtildiği üzere;

01.06.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 125/1. fıkra 2. cümlesinde yer alan “Mağdurun gıyabında hakaretin cezalandırılabilmesi için, fiilin en az üç kişiyle ihtilat ederek işlenmesi gerekir.” hükmünün 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 2 ve 5. maddeleri ile başlangıç kısmında yer alan hüküm ve anlayışa aykırı olduğu kanaatine varıldığından belirtilen cümlenin İPTALİ için Anayasanın 152 ve 2949 sayılı Yasanın 28. maddesi gereğince itiraz yoluyla yüksek mahkemenize müracaat edilmiş olup konuyla ilgili belge ve dosya suretinin gerekçe ekinde sunulduğunu saygılarımla arz ederim. 08.09.2006”

III – YASA METİNLERİ

A – İtiraz Konusu Yasa Kuralı

26.9.2004 günlü, 5237 sayılı Yasa’nın itiraz konusu tümceyi içeren 125. maddenin (1) numaralı fıkrası şöyledir:

“Bir kimseye onur, şeref ve saygınlığını rencide edebilecek nitelikte somut bir fiil veya olgu isnat eden veya sövmek suretiyle bir kimsenin onur, şeref ve saygınlığına saldıran kişi, üç aydan iki yıla kadar hapis veya adli para cezası ile cezalandırılır. Mağdurun gıyabında hakaretin cezalandırılabilmesi için fiilin en az üç kişiyle ihtilat ederek işlenmesi gerekir.”

B – Dayanılan Anayasa Kuralları

Başvuru kararında, Anayasa’nın Başlangıç hükümleri ile 2. ve 5. maddelerine dayanılmıştır.

IV – İLK İNCELEME

Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü’nün 8. maddesi gereğince, Tülay TUĞCU, Haşim KILIÇ, Sacit ADALI, Fulya KANTARCIOĞLU, Ahmet AKYALÇIN, Mehmet ERTEN, A.Necmi ÖZLER, Serdar ÖZGÜLDÜR, Şevket APALAK, Serruh KALELİ ve Osman Alifeyyaz PAKSÜT’ün katılımlarıyla 11.10.2006 gününde yapılan ilk inceleme toplantısında dosyada eksiklik bulunmadığından işin esasının incelenmesine OYBİRLİĞİYLE karar verilmiştir.

V – ESASIN İNCELENMESİ

Başvuru kararı ve ekleri, işin esasına ilişkin rapor, itiraz konusu Yasa kuralı, dayanılan Anayasa kuralları ve bunların gerekçeleri ile diğer yasama belgeleri okunup incelendikten sonra gereği görüşülüp düşünüldü:

Başvuru kararında, günümüz insan hakları anlayışında maddi ve manevi varlığına saygı gösterilmesini isteme hakkının doğuştan gelen, temel bir insan hakkı olarak görüldüğü, kişilerin temel hak ve özgürlüklerinin toplumsal düşüncelerle kısıtlanmasına izin verilmediği, Devletin kişilerin şeref ve haysiyetlerini ihlal eden davranışları cezalandırmaya yönelik hükümleri tanzim ederken bireyi gözetmesi gerektiği belirtilerek, ceza politikası tercihleriyle kişilerin şeref ve saygınlığını korumak amacıyla getirilen itiraz konusu düzenlemede hakaret teşkil eden söz ve davranışların ulaştırıldığı şahısların sayısının cezalandırma koşulu olarak öngörülmesinin Anayasa’nın Başlangıcı, 2. ve 5. maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştür.

İtiraza konu hükümde mağdurun yokluğunda yapılan hakaret suçu failinin cezalandırılabilmesi için fiilin en az üç kişiyle ihtilat edilerek işlenmesi koşulu aranmıştır. Bu unsur yoksa haksız bir eylem meydana gelmiş olduğu halde sanık bu suçtan cezalandırılamayacaktır. Madde gerekçesinde şu açıklamalara yer verilmiştir; “Hakaret suçu, kişinin gıyabında da işlenebilir. Kişiye hazır bulunmadığı bir ortamda veya doğrudan muttali olamayacağı bir surette hakaret edilmesi durumunda, gıyapta hakaret söz konusudur. Ancak, gıyapta hakaretin cezalandırılabilmesi için, fiilin mağdurun gıyabında ve fakat en az üç kişiyle ihtilat ederek işlenmesi gerekir. Bu kişilerin toplu veya dağınık olmalarının suçun oluşumu üzerinde bir etkisi yoktur. Bir veya iki kişiyle ihtilat ederek de mağdura hakaret edilebilir. Bu gibi durumlarda da esasında bir haksızlık gerçekleşmektedir. Ancak, izlenen suç siyaseti gereğince, gıyapta hakaretin cezalandırılabilmesi için, mağdurun gıyabında en az üç kişi muhatap alınarak hakaretin yapılması şart olarak aranmıştır.”

Anayasa’nın Başlangıç bölümünün 6. paragrafında, “Her Türk vatandaşının bu Anayasadaki temel hak ve hürriyetlerden eşitlik ve sosyal adalet gereklerince yararlanarak milli kültür, medeniyet ve hukuk düzeni içinde onurlu bir hayat sürdürme ve maddi ve manevi varlığını bu yönde geliştirme hak ve yetkisine doğuştan sahip olduğu” belirtilmiştir. Hukuk devleti ilkesini düzenleyen 2. maddesinde insan haklarına saygılı devlet ilkesi vurgulanmış, 5. maddesinde de devletin temel amaç ve görevleri arasında kişilerin ve toplumun refah, huzur ve mutluluğunu sağlamak sayılmıştır.

Kişilerin ait oldukları toplumda şeref ve haysiyetlerinin korunmasını istemeleri temel haklarındandır. Bu nedenle, öteden beri kişiler, onur, namus ve haysiyetlerine dokunan fiillere karşı özel hukuk kuralları dışında ceza hukuku vasıtasıyla da korunmaktadırlar.

5237 sayılı Türk Ceza Kanunu, kişilerin hak ve yararlarının korunmasına ilişkin hükümlere özel hükümlerin başında yer vererek, insanı ve insan haklarını korumayı ceza politikasının hedefi saymıştır. Nitekim bu çerçevede şerefe karşı işlenen suçlar Türk Ceza Kanununun sekizinci bölümünde düzenlenmiştir. Yasakoyucu hakaretin yüze karşı veya gıyapta yapılmasına göre farklı kurallar öngörmüştür.

Anayasa’da güvence altına alınmış temel hak ve özgürlükleri koruma yükümü çerçevesinde temel hak ihlallerini yaptırım altına alan yasa koyucunun, Anayasa kuralları ve hukukun genel ilkeleri çerçevesinde kalmak koşuluyla hangi eylemlerin suç oluşturacağını belirleme yetkisi bulunduğu gibi suçluların cezalandırılmasına ilişkin koşulları da saptama yetkisine sahiptir. Dolayısıyla kişilere karşı suçlara özel hükümlerin başında yer vererek insanı ve insan haklarını koruma ilkesine verdiği değeri, suç ve ceza politikasının temel hedefi kabul eden yasakoyucunun izlenen suç ve ceza siyasetinin gereği olarak, gıyapta hakaretin cezalandırılabilmesinde “en az üç kişiyle ihtilat” koşulunu araması, yasama yetkisi kapsamındadır.

Açıklanan nedenlerle kural Anayasa’nın 2. ve 5. maddelerine aykırı değildir. İptal isteminin reddi gerekir.

VI – SONUÇ

26.9.2004 günlü, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 125. maddesinin (1) numaralı fıkrasının “Mağdurun gıyabında hakaretin cezalandırılabilmesi için fiilin en az üç kişiyle ihtilât ederek işlenmesi gerekir.” biçimindeki ikinci tümcesinin Anayasa’ya aykırı olmadığına ve itirazın REDDİNE, 3.1.2008 gününde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

(107) Kez Görüntülendi

0 SORULAR

  1. BARTU KARAKIŞLA dedi ki:

    Hakaret Suçu Nasıl Oluşur Tanık Bu dava için gerekli belgeler nelerdir..

  2. FİRDEVS KURU dedi ki:

    Hakaret Suçu Nasıl Oluşur Tanık Bu davaların konusunda, zarar görmem nedeniyle maddi ve manevi tazminat Nasıl isterim..

  3. AYŞEGÜL ONAR dedi ki:

    Hakaret Suçu Nasıl Oluşur Tanık hukuk mahkemesine temyiz dilekçesi örneği varmıdır. Bana yardımcı olurmusunuz..

  4. CEYDA ESENER dedi ki:

    Hakaret Suçu Nasıl Oluşur Tanık Bu konuda dava dilekçesi nasıl yazılır nedeniler nasıl açıklanır.

  5. TALHA BİLİCAN dedi ki:

    Hakaret Suçu Nasıl Oluşur Tanık hukuk mahkemesine başvuru dilekçe örneği bulabilirmiyim..

  6. BURÇE ÇAKIROGLU dedi ki:

    Hakaret Suçu Nasıl Oluşur Tanık Makalede belirttiğiniz dava Nasıl açılır? Süreci Hakkı’nda bilgi verirmisiniz.

  7. GÜVEN İŞİ dedi ki:

    Hakaret Suçu Nasıl Oluşur Tanık Davayı açmak istiyorum süreç ne olur en acil davayı siz alırsanız masraflarım ne kadar tutar.

  8. İREM YAPICI dedi ki:

    Hakaret Suçu Nasıl Oluşur Tanık Bu dava için nasıl bir hazırlık aşaması vardır..Cevap verirseniz sevinirim..

  9. DOĞA ALKIŞ dedi ki:

    Hakaret Suçu Nasıl Oluşur Tanık Acaba bu dava ne kadar sürer veya sonuçlanır..

  10. TUNA ÖZEŞER dedi ki:

    Hakaret Suçu Nasıl Oluşur Tanık Bu dava Hakkında bazı sorular aklıma takıldı.

AVUKATA SORU SOR

 

AVUKATA SORU SORUN

Bize Ulaşın




    [recaptcha]

    BİZE ULAŞIN

    İletişim Bilgileri