Munzam Zarar Davası İspat Nasıl Olur? Hangi Hallerde Açılır, Zarar Nasıl Hesaplanır? Munzam Zararın İspatı ve Tazmini: Yargıtay Kararı Işığında Güncel Bir Değerlendirme…
Borçlar hukukunun temel taşlarından biri olan zararın tazmini, özellikle para borçlarında borçlunun temerrüdü halinde uygulamada çokça tartışılan bir meseledir.
Alacaklının, borç vadesinde yerine getirilmediğinde yalnızca temerrüt faizi ile değil, temerrüt faizini aşan “munzam zarar” ile de telafi talebinde bulunabileceği kabul edilmektedir. Ancak bu zarar kaleminin nasıl ispatlanacağı, hangi şartlarda tazmin edileceği ve özellikle enflasyonist ortamlarda nasıl değerlendirilmesi gerektiği gibi hususlar, içtihatlarla şekillenen bir alandır.
Yargıtay 6. Hukuk Dairesi’nin 2025/15 Karar sayılı içtihadı, munzam zarar kavramı ve tazmini konusundaki ispat rejimine ışık tutan emsal bir karar niteliğindedir. Bu karar çerçevesinde, munzam zararın hukuki niteliği, şartları ve ispat kriterleri detaylandırılarak uygulamadaki tereddütler giderilmeye çalışılmıştır.
1. Munzam Zarar Nedir?
Munzam zarar, Borçlar Kanunu’na göre, borcun geç ifa edilmesi nedeniyle alacaklının temerrüt faizinden daha fazla bir zarara uğraması durumunda gündeme gelir. Türk Borçlar Kanunu’nun 122. maddesi şu şekildedir:
“Alacaklı, temerrüt faizini aşan bir zarara uğramış olursa, borçlu kendisinin hiçbir kusuru bulunmadığını ispat etmedikçe, bu zararı da gidermekle yükümlüdür.”
Bu düzenleme ile alacaklıya, yalnızca yasal faizi değil, daha fazla bir zarar ortaya çıkmışsa bu zararın da karşılanmasını talep etme hakkı tanınmaktadır.
2. Munzam Zararın Tazmin Şartları Nelerdir?
Yargıtay kararında ve öğretide kabul gören görüşlere göre munzam zararın tazmini için şu beş koşulun bir arada gerçekleşmesi gerekir:
a) Para Borcu Olması: Munzam zarar sadece para borçları için söz konusu olabilir.
b) Temerrüt Hali: Borçlunun vade tarihinde ödeme yapmaması ve temerrüde düşürülmüş olması gerekir. Temerrüt faizi kendiliğinden başlar, kusur aranmaksızın işler.
c) Gerçek Zararın Varlığı: Zararın yalnızca faizden ibaret olmadığı, ilave ekonomik kayıpların yaşandığı gerçek bir zarar ispat edilmelidir.
d) Uygun Nedensellik Bağı: Zarar ile temerrüt arasında nedensellik bağı kurulmalıdır. Zararın doğrudan temerrütten kaynaklandığı ispat edilmelidir.
e) Borçlunun Kusuru: TBK 122. madde gereği, borçlunun kusursuzluğunu kendisi ispatlamakla yükümlü olduğu karine kabul edilir.
3. Munzam Zarar Davası İspat Nasıl Olur? Hangi Hallerde Açılır, Zarar Nasıl Hesaplanır?
Alacaklı, örneğin borcunu tahsil edemediği için kredi kullanmak zorunda kaldığını, 3. kişilere borçlarını zamanında ödeyemediği için cezai şartlar ödediğini, döviz kuru nedeniyle kayba uğradığını belge ve dekontlarla ispat ederse somut ispat yöntemiyle munzam zararını kanıtlamış olur.
Soyut (Karineye Dayalı) İspat; Yüksek enflasyon dönemlerinde, ekonomik gerçekliklere ve hayatın olağan akışına uygun olarak alacaklının yatırım araçlarına yönelmesi gerektiği kabul edilir. Bu durumda zarar, fiili karine ile varsayılabilir. Anayasa Mahkemesi ve AİHM kararları da bu yaklaşımı desteklemektedir.
4. Munzam Zarar Davası Emsal Yargıtay Kararı İncelemesi
Yargıtay 6. Hukuk Dairesi’nin incelediği somut olayda, davacının tahsis edilen konutu alamaması ve yerine verilen senedin vadesinde ödenmemesi nedeniyle 5 yıl boyunca alacağını tahsil edememesi, bir munzam zarar yaratmıştır. İlk derece ve bölge adliye mahkemeleri, davacının zararı somut olarak ispat edemediği gerekçesiyle davayı reddetmiştir.
Ancak Yargıtay, ekonomik veriler ışığında zararın doğduğunun varsayılabileceğini belirterek kararı bozmuştur. Kararda, döviz, faiz, altın ve enflasyon oranlarının dikkate alınarak “ekonomik sepet” yöntemiyle zararın belirlenmesi gerektiği vurgulanmıştır.
5. Munzam Zarar Davası Zarar Nasıl Hesaplanır?
Yargıtay kararı, zararın hesaplanmasında şu verilerin ortalamasının dikkate alınabileceğini belirtmektedir:
TÜFE/ÜFE artış oranları
Bankaların 3 aylık vadeli mevduat faizleri
Devlet tahvili faizleri
Döviz kurları (USD / EUR)
Altın fiyatları
Asgari ücret artış oranı
Bu göstergelerden oluşturulacak ortalama ile temerrüt faiz oranı karşılaştırılarak munzam zarar oluşup oluşmadığı belirlenmelidir.
6. Munzam Zarar Davası Anayasa Mahkemesi ve AİHM İncelemesi
Anayasa Mahkemesi (AYM), 21.12.2017 tarihli kararında “ekonomik değer kaybı ispatlanmasa da zararın varlığı kabul edilmelidir” demiştir. AYM, sıkı ispat kurallarının uygulanmasının mülkiyet hakkı ihlali oluşturacağını belirterek mahkemelere yeniden yargılama yükümlülüğü getirmiştir.
AİHM ise Suna Denizci/Türkiye kararında benzer şekilde “munzam zarar talebi haklıdır” tespitinde bulunmuştur.
Munzam zarar, özellikle yüksek enflasyon ortamlarında artık yalnızca “somut belgelerle” değil, ekonomik gerçeklikler ve hukuki karinelerle de ispat edilebilecektir.
Mahkemelerin bu talepleri değerlendirirken hak kaybını önleyici, hakkaniyete uygun bir değerlendirme yapması zorunludur.
Aksi takdirde, hem Anayasa Mahkemesi hem AİHM kararları doğrultusunda hak ihlali doğabilir.
Yargıtay’ın 2025 tarihli bu kararı, munzam zarar hukukunun uygulama standartlarını yeniden belirleyen önemli bir içtihattır. Artık davacının zararını yalnızca tek tek fatura ve dekontlarla değil, ekonomik gerçeklikler ve yaşamın olağan akışı çerçevesinde ispatlaması da mümkündür.
AVUKATA İLK SORUYU SİZ SORMAK İSTER MİSİNİZ?