Sigortalılık Başlangıcının Tespiti Davası

Sigortalılık Başlangıcının Tespiti Davası

Sigortalılık Başlangıcının Tespiti Davası Nedir Neden Açılır? Sigortalılık başlangıcının tespiti davası ve hizmet tespiti davası; sigortaya bildirim yapılmadan çalıştırılan ve sigorta primleri yatırılmadan çalıştırılmaya devam eden işçilerin, bu durumu öğrendikleri anda sigortasız olarak çalıştıkları süreleri, sigortalı hale getirebilmek için açtıkları bir dava türüdür.

Sigortalılık başlangıç tespiti davası kapsamında işçi, sigortaya bildirimi yapılmış ancak çalışma hayatına başladığı tarihte yapılması gereken bu bildirimin olması gerekenden farklı bir tarihte yapıldığını öne sürerek yetkili mahkemeden bu tarihin tespit edilmesini talep etmektedir. Bu davada işçi, sigortaya bildirim yapıldığı tarihten daha önceki bir tarihte işe başlamış olduğundan bu durumun tespiti için dava yoluna başvurmuş sayılmaktadır.

Hem hizmet tespit davası hem de bununla ilişkili sayılabilecek sigortalılık başlangıç tespiti davasının yasal dayanağı 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu (SSGSSK) kapsamında düzenlenen 86. maddedir. Bu maddede yer alan hükümlere göre; “Aylık prim ve hizmet belgesi veya muhtasar ve prim hizmet beyannamesi işveren tarafından verilmeyen veya çalıştıkları Kurumca tespit edilemeyen sigortalılar, çalıştıklarını hizmetlerinin geçtiği yılın sonundan başlayarak beş yıl içerisinde iş mahkemesine başvurarak, alacakları ilâm ile ispatlayabilirlerse, bunların mahkeme kararında belirtilen aylık kazanç toplamları ile prim ödeme gün sayıları dikkate alınır.” denilmektedir.

Sigortalılık Başlangıcının Tespiti Dava Usulleri Nelerdir?

Her hukuki süreçte olduğu gibi sigortalılık başlangıcının tespiti davalarında da birtakım izlenmesi gereken usul ve esaslar bulunmaktadır. Sosyal sigortaya ilişkin haklar işçinin çalışma hayatına başlamasıyla kendiliğinden devreye girmesine rağmen, çalışanların SGK’ya bildirilmesi görevi işverenin sorumluluğundadır. İşverenlerin çalışanlarını sigortaya bildirmemesi veya sigortalılık başlangıç gününü geç bildirmesi gibi durumlarda çalışanların haklarını araması gerekmektedir. Bu durumda çalışan işçilerin haklarını arayabilecekleri üç farklı yol bulunmaktadır. Bunlar;

  • Fiilen tespit,
  • Kayden tespit,
  • Mahkeme ilamı ile tespittir.

Fiilen tespit usulünde, işyerinde yapılan denetim sonucunda sigortasız çalışanların görünmesiyle birlikte sigortaya bildirilmesi gereken zamanda bildirilmeyen işçilerin görülüp tutanağa alınması söz konusudur. Denetim anında işyerinde bulunmayanlar veya işten ayrılanlar için fiilen tespit mümkün olmamaktadır.  Sigortalı olması gereken kişinin işyerinde fiilen tespit edilmesi durumunda başka bir tespit uygulamasına gerek kalmamaktadır. Kayden tespit ise, fiilen çalışmaları tespit edilmeyen çalışanların işyeri belgeleri ve kayıtları üzerinden tespit edilmesidir. Fiilen ya da kayden tespit edilmeyen sigorta başlangıç süresi için mahkeme ilamı yoluyla tespit yoluna başvurulması gerekmektedir.

Sigortalılık Başlangıcının Tespiti Davası Zamanaşımı Süreleri

Mahkeme ilamı ile tespit yoluyla sigortalılık başlangıç tarihini tespit ettirmek isteyen çalışanlar, çalıştıkları ve hizmet akitlerinin başlatıldığı tarihten itibaren 5 yıl içinde mahkemeye başvurmak durumundadır. Yetkili mahkemeye başvuran işçiler, sigortalılık başlangıcının tespiti davası için hem işveren hem de SGK aleyhinde dava açmak zorundadır. Çünkü bu tür davalarda kural olarak SGK davalı gösterilmelidir. Bu davalar ile ilgili bilinmesi gerekenleri hukuk büromuzda görev yapan uzman sigorta hukuku avukatı aracılığıyla danışmanlık hizmeti alarak öğrenebilirsiniz.

Sigortalılık Başlangıcının Tespiti Davası

Sigortalılık Başlangıcının Tespiti Davası

Sigortalılık Başlangıcının Tespiti Davası

Günümüzün modern hukuk sistemi çerçevesinde uygulanan 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu ile sadece işverenlerin değil aynı zamanda da işçilerinde haklarının korunabilmesi hedefleniyor. Özellikle de sigortalıların gelecek dönemde karşı karşıya kalabilecekleri hak kayıplarının ve bu doğrultudaki mağduriyetlerinin engellenebilmesi amacı ile 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu kapsamında uygulamalarda gerçekleştirilmektedir. Bu kapsamda da günümüzde emeklilik başvuruları ile ilgili olarak yaygın olarak karşı karşıya kalınabilen sigortalılık başlangıç tarihinin hatalı olması sorunlarına yönelik olarak da işçilere özel haklar sunulmaktadır.

Misal olarak sigortalılık başlangıcı 30.11.1988 olan bir çalışanın tüm şartları (emeklilik yaşı ve hizmet süresi) yerine getirmesinin ardından emeklilik için Sosyal Güvenlik Kurumu’na (SGK) emeklilik başvurusu gerçekleştirebilir. Ancak Sosyal Güvenlik Kurumu sistemlerinde bu sigortalılık başlangıç tarihi görünmüyor ve daha ileri bir tarih sigortalılık başlanıcı olarak görülüyor ise SGK bünyesinde emeklilik mümkün olamayacağından kişilerin ciddi bir mağduriyet ile karşı karşıya kalabiliyor. Bu tip durumlarda 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu çerçevesinde sigortalılık başlangıcının tespiti davası kişi tarafından rahatlıkla açılabiliyor.

Türkiye’de Sosyal Güvenlik Kurumu çatısı altında hizmet akdine dayalı olarak bir ya da birden fazla işveren tarafından çalıştırılan kişiler Sosyal Sigortalar Kurumu (SSK) yani 4A sigortalısı olarak kabul görmektedir. Sigortalı olarak çalışmakta olan kişiler, işe girişleri ile birlikte otomatik olarak sigortalı olurlar. Sigortalı çalışanlar ile bu kişilerin işverenleri hakkında sigorta hak ve yükümlülükleri, sigortalının işe başlamış olduğu tarih itibari ile başlamaktadır. Bu çerçevede de sigortalı olma hak ve yükümlülüğünden kaçınılamayacağı gibi vazgeçebilme hakkı da bulunmamaktadır.

Yönetmelik çerçevesinde belirlenmiş olan sigorta primleri bordrosu işveren tarafından verilmemiş olan ve çalışmakta oldukları kurum bünyesinde tespiti gerçekleştirilemeyen sigortalılar, çalışmakta olduklarını hizmetlerinin geçmiş olduğu yılın sonundan başlayarak, 5 yıllık süreç içerisinde yetkili mahkemeye başvuru gerçekleştirerek, alabileceği ilam sayesinde ispatlama şansına sahip olabilirlerse, bu kişilerin mahkeme kararında belirtilmiş olan aylık net kazanç toplamları ile prim ödeme gün sayıları göz önünde bulundurulmaktadır. İşe giriş bildirgesi belirlenen süreçte verilmiş fakat bordrosu ve primi Sosyal Güvenlik Kurumu’na ulaşmamış olması halinde 5 yıllık hak düşürücü zaman dilimi dolayısı ile hakkın zamanaşımına uğraması gibi bir durum ise kesinlikle söz konusu olmaz.

Bu kapsamda eğer örnekte de belirtildiği gibi kişinin işe giriş bildirgesinin ilgili süre içerisinde teslimi Sosyal Güvenlik Kurumu’na yapılmış ve işe giriş bildirgesinin dosya dahilinde bulunduğu fakat dönem bordrosunun verilmemiş ya da verilmiş olan dönem bordrosu içerisindeki bir eksiklik ya da hata dolayısı ile prim gün sayısının tespit edilemediği, bu sebep ile de sigortalılık başlangıç tarihinin dönem bordrosu üzerinden belirlenmektedir.

Bu durum ile karşı karşıya kalan kişiler hizmet ve sigortalılık başlangıcının tespiti davası açabilme hakkına sahip olabilmektedir.  Bu davalarda genel olarak işveren tarafından verilen işe giriş bildirgesinde belirtilmiş olan işe giriş tarihi içerisinde sigortalının en az 1 gün süre ile çalışmış olduğu kabul ediliyor.

Yargıtay Kararı – Sigortalılık Başlangıcının Tespiti Davası

SİGORTALILIK BAŞLANGICININ TESPİTİ DAVASI – DAVACININ TAHSİS TALEBİNDE BULUNDUĞU TARİH İTİBARİYLE YURTDIŞINDA ÇALIŞMASI YA DA YURTDIŞI SOSYAL GÜVENLİK KURUMUYLA İLİŞKİSİNİN BULUNMADIĞI – HÜKMÜN BOZULMASI

3201 sayılı Kanun’un 6/A-(a) bendine göre bu Kanuna göre değerlendirilen sürelere istinaden aylık tahsisi yapılabilmesi için yurda net dönülmüş olması şarttır. Kanun’un 6/B fıkrasının 1. cümlesine göre bu Kanun hükümlerinden faydalanmak suretiyle aylık bağlananlardan yeniden yurt dışında yabancı ülke mevzuatına tabi çalışanlar, ikamete dayalı bir sosyal sigorta veya sosyal yardım ödeneği alanların aylıkları, yeniden çalışmaya başladıkları ya da ikamete dayalı bir ödenek almaya başladıkları tarihten itibaren kesilir. Türkiye’de sigortalı olarak çalışmaya başlayanlar ile ilgili 31/5/2006 tarihli ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun sosyal güvenlik destek primine tabi olarak çalışılmasına dair hükümleri uygulanır.

Kesin dönüş kavramının tanımı Yönetmelik’in “Tanımlar” başlıklı 4.maddesinin (d) bendinde yapılmıştır. Buna göre net dönüş; aylık tahsis isteğinde bulunanların yurtdışındaki çalışmalarının sona ermesini, ikamete dayalı bir sosyal sigorta veya sosyal yardım ödeneği almamaları durumunu ifade eder.

Bu tanımda geçen sosyal sigorta ödeneği deyiminden; çalışma yaşamı süresince karşılaşılan hastalık, iş kazası, meslek hastalığı ya da işsizlik gibi riskler sebebiyle iş göremezlik ya da işsizlik gibi adlar altında yapılan ikamete dayalı ödenekler, sosyal yardım ödeneği deyiminden ise bulunulan ülke mevzuatı kapsamında, geçimlerini sağlayacak hiçbir gelirleri olmayan ya da mevcut gelirleriyle geçimlerini sağlamakta güçlük çeken kişilerin asgari geçim düzeyi ile sınırlı olmak suretiyle geçimlerinin sağlanması amacıyla kamu kurum ve kuruluşları tarafından muhtaçlık durumuna ve süresine göre ödenen, ikamet şartına bağlı nakdi yardımlar anlaşılmalıdır.

Yurda net dönüş koşulu borçlanma yoluyla aylık isteğinde bulunanların bütünü için geçerli olup evli olsun veya olmasın yurt dışında ev kadını olarak bulunan Türk vatandaşlarının da aylık tahsisi için yurda net dönüş yapmaları gerekir. Bu hususta kanun koyucu tarafından ev kadınları faydasına herhangi bir ayırıma gidilmemiştir. Yurt dışında işçi sıfatıyla çalışma hayatıy ile ilgili bütün bağlarını ve ilişkisini bitirmeden geçici sürelerle yurda giriş yapmak ve yabancı ülke sosyal güvenlik kuruluşlarından yardım almak net dönüş yapıldığı anlamına gelmez. Sigortalının yaşlılık aylığı talep tarihinde yurt dışında bulunması aylık talep etmesine engel olmadığı gibi yurt dışında bulunmak tek başına yurda net dönüş yapılmadığı anlamına gelmez.

Yurt dışında yaşlılık ya da maluliyet aylığı bağlanması, çalışma ve sigortalı ilişkisinin sona erdiğini gösterdiğinden net dönüşe karinedir, işçinin, çalıştığı ülkeden işsizlik yardımı, hastalık, geçici işgöremezlik ve aynısı çalışmaya ya da sigortalılığa dayalı yardımlar alması durumunda sigortalının net dönüş yapmadığı kabul edilmelidir.

İkamet şartına bağlı olmayan sosyal sigorta veya sosyal yardım ödeneği net dönüşe engel değildir. Yukarıda net dönüş koşulunun aylık bağlanırken Kurumca, yargılamada ise mahkemece re’sen araştırılması gerekir. Yaşlılık aylığına hak kazanma koşullarının gerçekleşip gerçekleşmediği, tarafların beyanlarına bağlı kalınmaksızın, resmi kayıtlar doğrultusunda, resen araştırılarak, irdelenip saptanmalı ve sonucuna göre karar verilmelidir.

5 SORULAR

  1. MERİH ALTUNOK dedi ki:

    Sigortalılık Başlangıcının Tespiti Davası Konuda belirttiğiniz dava hakkındaki makaleyi beğendim.

  2. ONUR ÇİFTCİ dedi ki:

    Sigortalılık Başlangıcının Tespiti Davası Davayı ben hangi mahkemede açabilirim.. Davanın yetkili mahkemesi neresidir.. Saygılarımla.

  3. DİLAN SAÇAN dedi ki:

    Sigortalılık Başlangıcının Tespiti Davası Şahitlerim mevcuttur ne yapmalıyım yardımcı olursanız sevinirim şimdiden teşekkür ederim ..

  4. DUYGU GÜNDEBAHAR dedi ki:

    Sigortalılık Başlangıcının Tespiti Davası Davanın açılabilmesi için avukata vekalet versek daha hızlı sonuçlanır mı?

  5. BENSU BEKMEZ dedi ki:

    Ne kadar yüksekte olursan ol, yasalar senden de yüksektir

AVUKATA SORU SOR

 

AVUKATA SORU SORUN

Bize Ulaşın




[recaptcha]

BİZE ULAŞIN

İletişim Bilgileri